Sadık Köpek: Selçuklu’da Bir İkbal ve Ayrılık Hikâyesi

İkbal kavramı, tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de pek çok insanın hayalini süsleyen bir kelimedir. İkbal, bir kişi veya toplum için şans, refah, mutluluk getiren şeyler anlamına gelir. Genellikle kariyer, mal mülk sahibi olmak, makam mevki sahibi olmak gibi şeyler ikbal ile özdeşleştirilir. Selçuklu tarihinin en çarpıcı figürlerinden biri olan Sadık Köpek’in hayatını okurken ikbal kavramının tarihsel yansımalarından birini görme fırsatı bulacağız.

Sadık Köpek kimdir ve bu kadar meşhur olmasını sağlayan hikâyesi nedir?

Sadık Köpek, Anadolu Selçuklu Devleti döneminde (11-12. Yüzyıl) yaşayan meşhur bir emir ve vezirdir. Köpek, hükümdarların malikanelerinde beslenen bir av köpeği cinsidir. Sadık isminin verilmesinin sebebi köpeğin sadık olmasıyla ilgilidir. Sadık Köpek’in hayat hikâyesi, ikbal ve ayrılık temaları etrafında şekillenen dramatik bir öyküdür.

Sadık Köpek, bir zamanlar İknil (Aksaray) sarayında beslenen bir av köpeğidir. Aksaray’daki sarayda çok değerli bir köpek olarak bilinmektedir. Saraydaki herkes bu köpeğe büyük bir özenle bakar ve hiçbir eksikliği olmamasına dikkat eder. Zamanla köpek, sarayın sadık bekçisi haline gelir. Saray halkı da ona çok değer vermekte ve onu bir aile ferdi gibi kabul etmektedir.

Bir gün Aksaray sarayında çok ünlü bir av festivali düzenlenir. Bu festival tüm Anadolu’yu hatta bazı komş devletleri de kapsayan geniş bir katılıma sahne olur. Festival kapsamında çeşitli yarışmalar yapılır. Bu yarışmalar esnasında çok iyi eğitimli bir av köpeği olan Sadık Köpek, sahibi emir Sadeddin’e büyük bir başarıyla yardımcı olur ve herkesin takdirini kazanır.

Emir Sadeddin, Sadık Köpek’in başarısından dolayı çok mutlu olur ve ona yeni bir isim vermek ister. Bu isim verirken etrafındaki tüm saray halkının da katılmasını ister. Saraydakiler uzun uzun düşündükten sonra sonunda bu köpeğe “Sadık Köpek” adını koyarlar.

Bir başka gün yine avlanmak isteyen emir Sadeddin, Sadık Köpek’i yanına alarak sefere çıkar. Dönüş yolunda seferin kendilerine sağladığı nimetlerden yararlanarak oldukça keyifli bir şekilde döndükleri esnada grubun önünde çok güzel bir kız çıkar. Bu güzel kızı gören emir Sadeddin, ona hemen sahip olmak ister. Kızın sahibi olan kimse yoktur ancak kızın ailesi oldukça güçlüdür. Bu nedenle kızın hemen alınmasını istemeyen emir Sadeddin, kızı bir süre gözlemledikten sonra onun ilk fırsatta kendisine teslim edilmesi için gerekli her türlü tedbiri alır.

Ancak bu esnada grubun en önünde giden komutanlardan biri kızı görür ve arzu eder. Komutan, kızı almak için emir Sadeddin’den daha hızlı davranır ve kıza sahip olur. Emir Sadeddin durumu öğrendiğinde çok öfkelenir ama yapacak pek bir şey yoktur. Çünkü kızın ailesi güçlüdür ve kimse bu güçlü ailenin kızına göz dikmemelidir.

Aradan zaman geçer ve komutan ile emir Sadeddin tekrar sefere çıkarlar. Dönüş yolunda yine çok güzel bir kızla karşılaşırlar ve her ikisi de kızı arzu eder. Ancak bu sefer durumu değiştiren komutan yine aynı kişidir ve bu durum emir Sadeddin’i daha da öfkelendirir.

Emir Sadeddin tekrar güzel kızlara göz dikebildikleri için hem komutanı hem de kendisini çok kötü hisseder. Bu esnada iyi bir at yetiştiricisi olarak bilinen emir Sadeddin, atını da düşünmeye başlar. Kendisi bu at ile çok iyi koşular yapmış ve birçok zafer kazanmıştır. Şimdiye kadar kimse bu atın kendisinden başka binmediğini iddia edemez. Zamanla at da tıpkı Sadık Köpek gibi sarayın bir ferdi haline gelmiştir.

Emir Sadeddin aklındaki düşünceleri atına aktarır ve artık kendisini kötü hissetmemesi için atının da kendisine yardımcı olmasını ister. At hemen emir Sadeddin’in isteklerine karşılık verir ve onu rahatlatır.

Emir Sadeddin’i rahatlatan sadece atı değildir. İyi bir vezir olarak bilinen Sadık Köpek de onun bütün dertlerine derman olmaya çalışır. Emir Sadeddin aklındaki bütün karmaşaları Sadık Köpek ile paylaşır ve ondan sürekli destek görür.

Emir Sadeddin ile Sadık Köpek arasında öyle güçlü bir bağ vardır ki hiçbir zaman ayrılmak akıllarından dahi geçmemiştir.

Sadık Köpek’e hanımı dahi iyi bir aile ferdi gibi hitap eder ve ondan hiç ayrılmamıştır. Saray halkı, Aksaray’daki sarayın tek sahibi olarak kendisini görmeye başlamıştır çünkü sarayda ne olursa olsun ilk akla gelen isim hep Sadık Köpek olmuştur.

İkbal Kavramının Tarihsel Yansıması: Emîr-i A’zam Sadeddin Köpek

Sadık Köpek’in hayatına devam edelim. İkbal kavramı etrafında şekillenen hayatı şu şekilde gelişir: Aksaray’daki sarayda artık herkes sadece iki kişiden bahsetmektedir: Emir Sadeddin ve Sadık Köpek… Fakat bu ikilinin de başına gelmeyen kalmaz: Emîr-i A’zam yani Anadolu kumandanı olarak bilinen kişi, Sadık Köpek’in düşmanı haline gelir.

Kötü niyetli emîrler, Selçuklu sultanını kandırırlar ve Anadolu’ya sefere çıkması için tahrikte bulunurlar. Bu tahrik sonucunda Selçuklu sultanı kötü niyetli emîrlerin sözlerine uyup sefere çıkar ve yolda çeşitli tuzaklarla karşılaşır.

Kötü niyetli emîrlerin kurduğu tuzaklardan biri de Karamanoğulları’dır. Karamanoğulları liderleriyle birlikte Selçuklu sultanına karşı çıkarlar. Selçuklu ordusu bu tuzakla Karamanoğulları tarafından kuşatılır ve imha edilmekle karşı karşıya kalır.

Böyle zor bir durumda Sadık Köpek öne çıkar ve ordusuyla birlikte Karamanoğullarına karşılık verir. Verdiği mücadeleyle Selçuklu ordusunu imha olmaktan kurtarır.

Sadık Köpek’in bu başarısı Aksaray’daki sarayda büyük yankı uyandırır ve herkes onun başarısını konuşur hale gelir. Ancak onun başarısını kıskananlar da çoktur. Anadolu kumandanı olarak bilinen kişi de onun en büyük kıskananlarındandır ve ona düşmanlık beslemeye başlar.

Sadık Köpek’in yaptığı her şeyden haberdar olan Anadolu kumandanı, emir Sadeddin’e daima sahip çıkıp onu destekleyen tek kişi olarak bilinir. Bu durum onun kıskandığı ve düşmanlık beslediği Sadık Köpek ile arasındaki bağı güçlendirir.

Aralarındaki bu bağın güçlenmesi, Anadolu kumandanının kötü niyetli planlarını daha da geliştirmesine olanak tanır. Bir gün Anadolu kumandanı, hiçbir haklı sebep olmadan emir Sadeddin’i hapse attırır.

Anadolu kumandanı hapse attırdığı emir Sadeddin’in karısını kendisine teslim eder. Kumandan, emir Sadeddin’in karısını baskıyla kendisine teslim ettirince artık Aksaray’da üç kişiden bahsedilir hale gelir: Anadolu kumandanı, emir Sadeddin ve onun karısı… Fakat kumandanla birlikte anılan emir Sadeddin artık hapiste, anılan kadın da kocası hapiste diye üzüntü içindedir.

Sadık Köpek, Aksaray’daki sarayın tek sahibi olarak anılmaya devam eder ancak artık sevinçle anıldığı gibi üzüntiyle anılmaya da başlar. Bir zamanlar onun sayesinde sarayda kimse kötü düşünmez ve mutlu mesut yaşarken şimdi üç kişinin ortak kaderi olan hüzün sarayın dört duvarına da hakim olur.

İkbal kavramının tarihsel yansımasından günümüze uzanan kesintisiz hikâyesi şöyle devam eder:

Sadık Köpek hapisten kurtulmak için çeşitli planlar yapar ama başarılı olamaz. Bir gün yemeğini yerken yanına güzel kokularıyla ünlü parfümcüyü getirirler. Parfümcü elindeki kokuları deneyerek kokuçuluğunu kanıtlar ve ardından çeşitli kokuları karıştırarak yeni kokular üretmeye başlar.

Sadık Köpek, parfümcünün ürettiği kokuları çok beğenir ve ona hediyeler verir. Parfümcü de ona daha iyi kokular sunabilmek için çeşitli aletler ister ve bunlar ona sağlanır.

Günler geçerken parfümcü her gün Emir Sadeddin’in huzuruna çıkar ve yeni kokular sunar. Zamanla Emir Sadeddin parfümcünün yaptığı kokulardan bazılarını kendi adını vererek anmaya başlar.

Bir gün parfüm yapan kişi Emir Sadeddin’e göre öyle güzel bir koku sunar ki bu kokuyu daha önce hiç kimse duymamıştır. Parfümün içeriğinde herhangi bir zararlı tabiat bulunmayan bu koku aynı zamanda insan aklını da başından alıp götürmeyecek şekilde güzel kokmaktadır.

Emir Sadeddin bu muazzam kokuyu etrafındaki herkesle paylaşmaya karar verir. Önce yakın arkadaşlarına bu kokuyu ikram eder ardından saraydaki tüm yetkililere kokuyu sunar.

Emir Sadeddin bu yeni kokunun etrafında yarattığı tesirin tüm sorumluluğunu üstlenir. Kimse bu yeni kokuyu kullanarak herhangi bir zarar görmezse bile sorumluluğu yine de odanın sahibine aittir çünkü o olmasaydı böyle güzel bir koku da olmayacaktı.

Kumandan, Aksaray’da üç kişi tarafından anılmaya devam ederken yani Anadolu kumandanı, emir Sadeddin ve onun karısı… Üç kişinin kaderi birbirine bağlıdır çünkü biri hapiste diğeri kuvvetli ailenin kızı olarak evlidir, diğeri de kocası hapiste diye üzgün bir şekilde hayatına devam etmektedir.

Aradan zaman geçer ve Kumandan tekrar sefere çıkar. Çeşitli bahaneler öne sürerek çıkardığı sefere emir Sadeddin’i de davet eder ama o izniyle seferberlik şartlarının oluşmasını beklemeye karar verir.

Kumandan sefere çıktıktan sonra Aksaray’da pek çok gelişme olur. Kumandan tarafından yapılan işler geliştirilerek devam ettirilir; imar faaliyetleri hız kazanır; camiler, medreseler, hamamlar şehrin dört bir yanına yayılır… Bu gelişmeler hem vatandaşı hem de düşmanları mutlu etmez çünkü gelişmeler yalnızca üç kişinin kaderini bağlı kılar: Kumandan, Emir-i A’zam yani Anadolu kumandanı; Emir-i A’zam yani Anadolu kumandanı ile birlikte anılan Emir Sadeddin; Emir-i A’zam ile birlikte anılan Kumandanın karısı… Aradan zaman geçmesine rağmen hâlâ üç kişinin anılması, tarihin akışını değiştirecek olayların gerçekleşmesine vesile olur: Anadolu kumandana düşmanlık edenler çıkar; Selçuklu sultanına karşı çıkanlar ortaya çıkar; Saltuklular tekrar şöhret peşine düşer… Umutlarla dolu geçmiş zamanların üzerine karamsarlığın damgası vurulmaya başlanır.

Ayrılık Acısı: Emîr-i A’zam Sadeddin Köpek

Tarihin akışını değiştiren olaylarla birlikte Emîr-i A’zam yani Anadolu kumandanı olarak bilinen kişiyle ilgili hikâye de devam eder: Kumandan sefere çıktıktan kısa bir zaman sonra hastalanarak ölür.

Kumandan hastalandığını duyduğu zaman Aksaray’daki gelişmeleri merak eden Emir-i A’zam yani Anadolu kumandanı da hastalanarak yatağa düşer. Emir-i A’zamın hastalandığını duyan herkes ona geçmişte yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkür eder; onu yeniden dirilmenin yollarını aramaya teşvik eder ancak hiçbir şey onu hastalıktan kurtaramaz.

Emir-i A’zam yani Anadolu kumandanı, hastalığının sonuna geldiğini anlayınca etrafındaki yetkilileri yanına çağırarak onlara bazı talimatlar verir: Önce iyi hizmet etmiş olanlardan başlamak üzere saraydaki herkes kendisine yazdığı takdirnameyi alacaktır. Daha sonra iyi hizmet etmiş olanlardan başlamak üzere kimseye ceza verilmeyecektir. Daha sonra iyi hizmet etmiş olanlardan başlamak üzere kimseye ceza verilmeyecektir; ancak kötü hizmet edenlere ceza verilecektir; Karamanoğulları hariç tutulacaktır çünkü onlar babanın evladıdırl…

Kumandan, Emir-i A’zam yani Anadolu kumandanını da çağırarak ona çeşitli talimatlar verir: İyi hizmet etmiş olanlardan başlamak üzere saraydaki herkes kendisine yazdığı takdirnameyi alacaktır; İyi hizmet etmiş olanlardan başlamak üzere kimseye ceza verilmeyecektir; Ancak kötü hizmet edenlere ceza verilecektir; Karamanoğulları hariç tutulacaktır çünkü onlar babanın evladıdırlar…

Tüm bunları söyleyen Anadolu kumandana hastalığı nedeniyle izinli olan Emir-i A’zam ile birlikte anılmaya başlayan tek kişi olarak bilinen Emir-i Kebir yani büyük emirdir…

Kumandan hastalanıp öldüğünde Emir-i A’zam yani Anadolu kumandanı tutsaklık durumundan kurtulmuş; özgürlüğüne kavuşmuş; Seferberlik şartlarının oluşunu bekleyen tek kişi olarak bilinen kişi olmuştur…

Scroll to Top